İnsanın kendini rolüne aşırı kaptırmasının sonucu tüm bu çatışmalar, ayrılıklar, düşmanlıklar, kavgalar, ötekileştirmeler, ayrıştırmalar.. Aslında o kadar da karışık değil sistemin matematiği.. Burası bir okul.. Biz de yaşam yolunu yürüyen, insan olmayı deneyimleyen, beden giysisi giymiş spiritüel varlıklarız. Okulun bir başlangıcı olduğu gibi bir de sonu var. Yani bir kapıdan giriyoruz ve vakti saati geldiğinde diğer kapıdan çıkıyoruz. Burada edindiğimiz roller adı üzerinde birer rol. Bu role kendimizi aşırı kaptırdığımızda, tek gerçekliğimizi içinde yaşadığımız bedenin hikayesine indirgediğimizde, tamamlamaya geldiğimiz hikaye her seferinde yarım kalıyor.
Evet biz beden giysisi giymiş ve dünyaya kendini deneyimlemeye gelmiş ruhlarız. Burada olmanın şartlarından biri de hafıza kaybı.. Hepimiz bu hafıza kaybını öyle yada böyle yaşıyoruz. Kimimiz derin bir uykuda, kimimizin ki tavşan uykusu sanki bi küçük çıtırtıya bakıyor uyanmak.. Bu sonsuz görünen ama sonlu olduğu aşikar dünya oyununu, gözlerimizi kapatıp sımsıkı, sonsuza kadar sürdüremeyeceğimizi pekala biliyoruz. Ve bir türlü bu karmaşık girdabın içinden çıkarıp alamıyoruz kendimizi.
Son birkaç yılın ağır gündeminin ardından insanların bu denli yoğun spiritüel konulara çekilmesi elbette bir tesadüf değil. Zamanı gelmişti çoktan. Kendiliğinden kendi içine bakmaya karar vermeyecekti insan. Ve zaman, olaylar, şartlar, sıkıştırmaya, zorlamaya başladı hepimizi. Önce birbirimizden uzaklaştırıldık, zorunlu olarak kendi dünyamıza çekildik. Bazılarımız için bu süreç çok verimli ve anlamlı oldu. Bir kısmımız için uyanış başladı. Daha derin sorguladık kendimizi. Misyonumuzu farkettik bu süreçte. Niye burada olduğumuzu kavradı bazılarımız. Yaralarımızı, korkularımızı, arzularımızı, değersizlik duygumuzu, gölge taraflarımızı gördük. Kendi üzerimizde çalıştık yılmadan, yorulmadan..
Kabuk, kabuk soyduk kendimizi, her katından o kabukların başka hikayeler, travmalar sağalttık. Kendimize baktık. Aynalarımıza, tezahürlerimize baktık. Bir üst bilince geçebilmek için tüm bu sıkışmalar, varoluş sancıları gerekliydi. Sımsıkı kapatamazdık artık gözlerimizi. Uyandık tatlı dünya uykusundan. Ne için geldiysek, bu defa bize verilen rolü hakkıyla yerine getirmek için tekrar yola çıktık. Anladık ki bize bizden başka engel yokmuş dünya üzerinde. Ve üstlendiğimiz rol kendi hikayemizin kahramanı olmakmış.
Gerekeni yaptı bazılarımız ve bazı bedeller ödendi ve hala ödenmeye devam ediyor. Başka türlü insan hikayesinin sorumluluğunu üzerine almıyor.
Süreç elbette herkes için aynı şekilde işlemedi. Kimimiz daha derin uykuya daldı bu süreçte, hayatta kalmak uğruna tüm amacını yitirdi. Korkunun, konfor alanının ötesine taşıyamadı kendini. Sorumluluk alamadı. Savruldu. Ve zaman akmaya devam ediyor. Hepimiz yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla, aldığımız yada almadığımız sorumluluklarla yepyeni bir sürecin içine gireceğiz. Kendi hikayesine sahip çıkanlar bu sürecin en karlı çıkanları olacak. Ben sistemin yeterince tolerans gösterdiğine inanıyorum. Bundan sonrası ciddi bir yol ayrımı.
Dünyanın binbir rengine kanıp, bu dünyada sonsuza kadar var olacaklarmış gibi yaşamaya devam edenler ve ölmeden ölmeyi seçenler.. Hikayene sahip çık.. Bu defa gerçekten olduğun varlığın ihtişamına uyan güzel varlık..