Spiritüel Anlamda Büyümek

Spiritüel anlamda büyümek, gelişmek, kendimiz dediğimiz varlığa bir şeyler ekleyerek değil, kendimiz dediğimiz varlıktan biz olmayan her şeyi çıkarmakla mümkün oluyor arkadaşlar. Kendi değerinizi hala kendinize bir şeyler ekleyerek yükselteceğinize inanıyorsanız, değerinizi ve olduğunuz varlığın büyüklüğünü henüz kavrayamadığınızdandır. Aradığınız yüce varlık, hazine, başarı her neyse sizden kilometrelerce uzakta değil tam merkezinizde, elinizi göğsünüze koyduğunuz yerde inanın! Hayat dışardan içeri değil, içerden dışarı tezahür eden bir oyun. Kendi orjinalliğinize, biricikliğinize ulaşmak için tüm gereksiz yüklerden bir bir kurtulmalısınız. Sizde tüm dünyadaki diğer insanlarda olmayan bir şey var. Ve siz dünyaya bunu sunmak için geldiniz. Kendinizi küçümsemeyi, başkalarının onayını aramayı bir kenara bırakın artık. Siz kendi değerinizi anlamak için çaba sarfetmezseniz bunu kimse sizin için yapmayacak. İçinizden, üzerinizden size yapışan, omzunuza yük, başkasından emanet her şeyi sökün atın. O inanışlar, o duygular, o kimlikler size ait değil. Ve onlara ihtiyacınız da yok.  Bırakın artık başkalarının isteklerine göre bir hayat yaşamayı. Kendinizi kendiniz olmanın hafifliğinde demleyin. Hiç bir şeye ihtiyacınız yok kendinize inanmaktan başka, hiç kimseye ihtiyacınız yok O’ndan başka.. 

Benimle Birlikte Tekrar Et

Benimle birlikte tekrar et,

Ben hem problemim hem de çözümün kendisiyim. Eğer şu anda öfkeliysem, kırgınsam, üzgünsem yada mutsuzsam, değersiz olduğumu hissediyorsam. Tüm bu duyguların sorumluğunu kabul ediyorum. Dışardaki dünyaya anlam veren benim zihnim..

Şu ana kadar oynadığım rolü artık bırakıyorum. İçimdeki kurbanı görüyorum. Atalarımdan, çevremden, ailemden bana akan bu bilinci yani kurban bilincini serbest bırakıyorum. Bir başkası yada dünyanın kendisi, olaylar, olan biten her şey, ben izin vermezsem bana zarar veremez. Kendime en büyük zararı ben kendi zihinsel kalıplarımın örgüsünü tekrar tekrar dokuyarak veriyorum, biliyorum. Hayat benden bana akıyor, benim kendime verdiğim değer ne ise o kadarını bana sunuyor. 

Ben değerliyim. Ben düşüncelerim ve hislerim ile etrafımdaki gerçekliği yaratıyorum. Artık sorumluluk alıyorum. Gelmiş, geçmiş tüm versiyonlarımda kurban bilincini serbest bırakıyorum. Hayatın bana sunacağı tüm güzelliklere kendimi ve kalbimi açıyorum.

Kalbin Rehberliğinde

O kadar çok kelimelere boğulmuş ki zihnimiz, sembollerin dilini, ritmini, frekansını unutmuşuz. İçinden kendimizi söküp çıkarmaya çalıştığımız sistem bizi bu hale getirmek için ince ince çalışmış üzerimizde. Öyle ki kendi özümüzden akanı, kendi öz bilgimizi, aslında bildiğimiz arketipleri, gözümüzün önüne akan vizyonları yok saymışız. Kör olmuşuz aslında, kendi bilgimize, bilgeliğimize, özümüzden akana.. Materyal dünyanın ötesini görebilenleri, bize bunları hatırlatmak isteyenleri, delilikle suçlamışız. Çünkü sadece beş duyumuzun peşinde körlemesine yaşadığımız bu düzlemi ‘gerçek’ saymışız. Doğayla sağlıklı bir bağlantı kuramayan, kendi özünün, kalbinin sesini unutan insana modern insan demişiz. Modern insan dediğin nedir biliyor musun? Tıpkı Platonun mağara alegorisinde tarif ettiği gibi, bir mağara da oturan ve dışardan yansıyan gölgelerden başka hiçbir bilgiye ulaşamayan ve bu gölgeleri yorumlayarak yaşadığını sanan insanlardır. Onlara istediğin her şeyi yaptırabilirsin. Çünkü kendi gücünden bilgisinden mahrum bu insanlar o gölgelere sonsuza kadar bakmaya ve o gölgeleri duvara yansıtanlara tapmaya devam edecekler 🪶 Ama eğer ki, kalbinin sesine ulaşabilirsen o sana dünyaya sadece gözleriyle bakmaya çalışanların, onu sadece kelimeler ile anlamaya, yorumlamaya çalışanların, gerçeklere kalbinin mühürlü olduğunu söyleyecek. Onun rehberliğinde yürü.. Hiç korkmadan.. Kalp gerçeği bilir. Kalbin idrakine ulaşırsan önünde hiçbir engel kalmayacak. Engel sandıklarının, kendi zanların olduğunu göreceksin. Dünyayı zihninin sınırlı algısıyla değil, kalbinin sonsuz bilgeliğiyle tanı. Orada ne korku var, ne yetersizlik duygusu, ne kıtlık bilinci… Her şeyin herkese bol bol aktığı bir dünyanın dilini biliyor kalbin. Kalbine güven.. Ve bildiğin dünyanın ötesinde buluşalım. 

Zihin Hipnozu

Doğumundan, 7 yaklaşık yedi yaşına kadar ailenden, çevrendeki insanlardan, akrabalarından vs ne duyduysan ne gördüysen tıpkı bir hipnoz gibi hiç filtrelemeden alırsın. Sonraki yıllarda bu sünger gibi emdiğin bilgi senin ile dünya arasında bir filtre görevi görür. Dünyaya bu filtrenin ardından bakarsın, yorumlarsın, kavrarsın. Tüm dünya görüşünün arkasında bu zihinsel kalıplar yer alır. Bu filtre zihnin arayüzünü oluşturur aynı zamanda. Seninle senin dünyanın olduğu halini kavraman arasında bir engeldir ama sen bunu farketmeden yaşayıp gidersin. Bu tıpkı puslu, kirli bir camın arkasından muhteşem bir manzarayı izlemek gibidir. Çok acınası ama gerçek:( Kendini bu filtrelerden özgür bırakmak için ne gerekiyorsa yapmaya hazır mısın? Bunların hiçbiri sen değilsin. Bu zihinsel kalıplar sana ait değil. Sana açıklamayı oku deyip kısa bir yol sunamam. Bu iş böyle işlemiyor. Bunun için çok meraklı ve bedel ödemeye hazır olmalısın. Çünkü o kalıpları bir günde söküp atamayacaksın. Canın yanacak biliyorum. Benim ki de çok yandı. Ama özgürlük için gerçekten kim olduğunun bilgisine ulaşmak için hepsine değer. Sadece merak et ve kendini o yapıştığın güvenli alandan çıkar. 

Art: Tomasz Alen Kopera

Kendi Hikayemizin Kahramanıyız

İnsanın hayatına bir disiplini dahil etmesi ve o sistem üzerinde her gün bedenini harekete katması dünyanın en zor mücadelelerinden biri biliyorum. Çünkü ben de oradan geçtim. Ama ben bugün sana bir yolun olmadığında, kendi gücünü ortaya çıkarmak için hayatında bir disiplin olmadığında ve bedenin hareketsiz kaldığında neler olur onu anlatacağım. 

Doğaya baktığımızda gördüğümüz ilk şey sürekli devinim halidir. Doğa ve hayvanlar sürekli olarak hareket halindedir. İnsan içinde bunun aksi düşünülemez. Çünkü insan bedeni hareket üzerine kurgulanmış bir sistemdir. Hareket insan bedeninin doğasında mevcuttur. Hareket etmeyen insan doğal olarak daha çok zihinsel faaliyetin kucağına düşer. Sürekli olarak geçmişi kurcalar yada geleceği kurgular. 

Hareket etmeyen insanın enerjisi dibe çöker. Duygularına alan açamadığı için kendine ve doğasına yabancılaşır. Donuklaşır. Zihinsel olarak kendini sisli bir halin içinde bulur. Duygular açığa çıkamadığı içinde birer yük haline gelir. Fiziksel olarak ağrılar ve bazen de kilolar hatta hastalıklar olarak kendini gösterir.  Ve giderek rutinleşen hayatıyla bir robota dönüşür. Kendine yabancı, hislerine yabancı, fiziksel olarak sıkıntılarla, hastalıklarla boğuşmaya ve hayatın içinde sürüklenmeye devam eder. 

Kendi hayatının ve gerçekliğinin sorumluluğunu almayan insan doğal olarak dünyayı ve başkalarını suçlamaya şartların farklı olduğu hatta “adaletin” olduğu bir sistemde kendini çok daha mutlu bir insan olabileceği ihtimaline inandırır. Fiziksel atalet, tembellik her türlü fiziksel ve ruhsal hastalığın sebebi veya kolaylaştırıcısıdır. Ve tüm bunların kökeninde sorumluluk almayan ve sürekli aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar alacağını uman bir kök inanç yatar. 

Oysa hareket sağaltımdır. Dans sağaltımdır. Yoga ve nefes çalışmaları sağaltımdır. Sağaltım ise artık ihtiyacın olmayan tüm çöpü, kiri, travmayı sisteminden uzaklaştırmaktır. Bunlar bizi bir üst levele taşımak için insanlığın ortak yüce bilincinden, sonsuzun bilgisinden akan muhteşem yöntemlerdir. İnsanın kendine yapabileceği en büyük iyilik kendini disipline edebilmesidir. Tüm bunlar içsel olarak kendi kendini motive edebilmeyi başarmakla mümkün olur. Bu belki bir gün de olmaz ama defalarca pratikten düşerek sonunda istikrara kavuşur insan. 

Kendinden vazgeçmemek, hayatının, buradaki varlığının bir amacı olduğunun ve tesadüfen burada olmadığının farkına varmak bu motivasyonun kaynağıdır. Her birimiz kendi hikayemizin kahramanıyız. Yalnızca rolümüzü farkedip kabul edene kadar sisteme teslim olamıyoruz. Zihnin labirentlerinde dünya telaşı içinde kayboluyoruz. Kendi hayatımıza ve hikayemize sahip çıkmak ve bize verilen bu muhteşem beden hediyesine iyi bakmak dileğiyle… 

Kendi Hikayesine Sahip Çıkanlar

İnsanın kendini rolüne aşırı kaptırmasının sonucu tüm bu çatışmalar, ayrılıklar, düşmanlıklar, kavgalar, ötekileştirmeler, ayrıştırmalar.. Aslında o kadar da karışık değil sistemin matematiği.. Burası bir okul.. Biz de yaşam yolunu yürüyen, insan olmayı deneyimleyen, beden giysisi giymiş spiritüel varlıklarız. Okulun bir başlangıcı olduğu gibi bir de sonu var. Yani bir kapıdan giriyoruz ve vakti saati geldiğinde diğer kapıdan çıkıyoruz. Burada edindiğimiz roller adı üzerinde birer rol. Bu role kendimizi aşırı kaptırdığımızda, tek gerçekliğimizi içinde yaşadığımız bedenin hikayesine indirgediğimizde, tamamlamaya geldiğimiz hikaye her seferinde yarım kalıyor. 

Evet biz beden giysisi giymiş ve dünyaya kendini deneyimlemeye gelmiş ruhlarız. Burada olmanın şartlarından biri de hafıza kaybı.. Hepimiz bu hafıza kaybını öyle yada böyle yaşıyoruz. Kimimiz derin bir uykuda, kimimizin ki tavşan uykusu sanki bi küçük çıtırtıya bakıyor uyanmak.. Bu sonsuz görünen ama sonlu olduğu aşikar dünya oyununu, gözlerimizi kapatıp sımsıkı, sonsuza kadar sürdüremeyeceğimizi pekala biliyoruz. Ve bir türlü bu karmaşık girdabın içinden çıkarıp alamıyoruz kendimizi. 

Son birkaç yılın ağır gündeminin ardından insanların bu denli yoğun spiritüel konulara  çekilmesi elbette bir tesadüf değil. Zamanı gelmişti çoktan. Kendiliğinden kendi içine bakmaya karar vermeyecekti insan. Ve zaman, olaylar, şartlar, sıkıştırmaya, zorlamaya başladı hepimizi. Önce birbirimizden uzaklaştırıldık, zorunlu olarak kendi dünyamıza çekildik. Bazılarımız için bu süreç çok verimli ve anlamlı oldu. Bir kısmımız için uyanış başladı. Daha derin sorguladık kendimizi. Misyonumuzu farkettik bu süreçte. Niye burada olduğumuzu kavradı bazılarımız. Yaralarımızı, korkularımızı, arzularımızı, değersizlik duygumuzu, gölge taraflarımızı gördük. Kendi üzerimizde çalıştık yılmadan, yorulmadan.. 

Kabuk, kabuk soyduk kendimizi, her katından o kabukların başka hikayeler, travmalar sağalttık. Kendimize baktık. Aynalarımıza, tezahürlerimize baktık. Bir üst bilince geçebilmek için tüm bu sıkışmalar, varoluş sancıları gerekliydi. Sımsıkı kapatamazdık artık gözlerimizi. Uyandık tatlı dünya uykusundan. Ne için geldiysek, bu defa bize verilen rolü hakkıyla yerine getirmek için tekrar yola çıktık. Anladık ki bize bizden başka engel yokmuş dünya üzerinde. Ve üstlendiğimiz rol kendi hikayemizin kahramanı olmakmış. 

Gerekeni yaptı bazılarımız ve bazı bedeller ödendi ve hala ödenmeye devam ediyor. Başka türlü insan hikayesinin sorumluluğunu üzerine almıyor. 

Süreç elbette herkes için aynı şekilde işlemedi. Kimimiz daha derin uykuya daldı bu süreçte, hayatta kalmak uğruna tüm amacını yitirdi. Korkunun, konfor alanının ötesine taşıyamadı kendini. Sorumluluk alamadı. Savruldu. Ve zaman akmaya devam ediyor. Hepimiz yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla, aldığımız yada almadığımız sorumluluklarla yepyeni bir sürecin içine gireceğiz. Kendi hikayesine sahip çıkanlar bu sürecin en karlı çıkanları olacak. Ben sistemin yeterince tolerans gösterdiğine inanıyorum. Bundan sonrası ciddi bir yol ayrımı. 

Dünyanın binbir rengine kanıp, bu dünyada  sonsuza kadar var olacaklarmış gibi yaşamaya devam edenler ve ölmeden ölmeyi seçenler.. Hikayene sahip çık.. Bu defa gerçekten olduğun varlığın ihtişamına uyan güzel varlık.. 

Kalbimizin her atışı

Kalplerimizin birbiriyle konuştuğunu biliyor muydunuz? Kalbimiz diğer tüm kalplere bağlıdır ve anında iletişim kurarlar. Kalbin elektromanyetik frekansı kalpten dışa doğru uzanır ve bir torus alanı olarak yeniden içe döner. 

Şu anda her birimiz birbirimizin ‘torusu’ ile temas halindeyiz. Bu kalp torusunun ekseni kök çakra bölgesinden başlayıp, tepe çakra üzerine kadar uzanır. 

Kalbimizin her atışı, diğer tüm “toruslara” küresel bir sinyal gönderir.

Bu, her zaman sahip olduğunuz etkidir. Ve her bir torus bu gezegenin içinde ve çevresinde nabız gibi atmaya devam eder.  Dahası her bir atomun etrafında ve dünyamızın hatta tüm galaksilerin, gezegenlerin etrafında bu holografik alan mevcuttur. Biz ve gaia (mother earth) birbirimizin kalp atışlarına sarmalanmış durumdayız.

Kendi kalbimizle nasıl konuşacağımızı öğrendiğimizde, hiçbir şey söylemeden veya zihinsel olarak düşünmeden başkalarıyla ve dünya ile nasıl konuşacağımızı da bileceğiz.

İnsanlar çok uzun zamandır zamanın başlangıcından beri belki de beyinleri, kalpleri ve bedenleri  arasında bir savaşın içindeler. 7/24 süren bir savaş bu. Bu üçünü bir araya getirmenin, kendimizle barışmanın ve üçünün birlikte harmoni içinde çalışmasına izin vermenin zamanı geldi de geçiyor. Kalbin sesini duymanın, kalbin sesiyle konuşmanın zamanı geldi. Kalbinin sesini duyan bu savaşı kazanır ve illüzyonun üzerine çıkar. Çünkü eninde sonunda tüm bunların hepsi bir saklambaç oyunundan ibarettir. Unutarak başlayan, hatırlayarak son bulan bir okulun öğrencileriyiz. Hatırlamak ve kalbin sesini duymak dileğiyle güzel varlık.. Kalbinden öpüyorum.. 

 Seni çok seviyorum

Atalarla Şifa Çalışması

23 Aralık 2022’de Atalarımızdan Gelen Şifa için yola çıktık. Çünkü biz derinlerde farkettik ki, bolluk ve bereketin kaynağı köklerimizi onurlandırmak, güçlendirmek, onları daha derinlere salmak ve onlara sıkıca sarılmaktan geliyor. Bir ağacı düşünün. Güçlü dalları ve bol meyve verecek tomurcuklarının çiçek açması için ihtiyacı olan şey, köklerini daha derinlere yollamak, güçlü su ve besin kaynaklarını bulmaktır. Çünkü ağaç bilir; kökleri güçlü olursa ayakları sağlam basar yeryüzüne ve sarsılmaz kollarını göklere özgürce uzatabilir. Biz de tıpkı bu ağaç gibi yol aldık bu çalışmada. Önce köklerimize baktık. Köklerimize saygı ve sevgimizi sunduk, onurlandırdık. Atalarımızın, soy ağacımızın bize sunduğu bilgeliği sevgiyle kabul ettik. Onlardan hem helallik hem de rehberlik istedik. Ve bolluk, bereket ile ilgili inançlarımızın kökenine doğru bir kazı başlattık. Buluşmada bize şaman davulu eşlik etti. Çember adabıyla tanıştık ve altar kurmanın sembolik anlamını, bizi nasıl destekleyeceğini öğrendik. Atalarımız için de evde bir sunak oluşturmayı, bolluk bereket köşesi düzenlemeyi öğrendik. Dans, nefes ve meditatif çalışmalar yaptık. Yoga Nation’da ilk defa düzenlediğimiz bu çalışma diliyoruz ki, bize ve bütüne şifa olsun 💙